22 Aralık 2018

Sokakta Hayat Var!                                                                                                                                     

“Sokakta hayat var!” diyerek evden çıkıyoruz.

Sürekli kapalı bir ortamda durmak insan ruhunu hasta eder.

Sen yeter ki yürümek iste, geçeceğin yollar seni kendine çeker.

Nereye gittiğinden ziyade kiminle gittiğine bak. Yol arkadaşını iyi seçmelisin.

Yürümek, bedenin nefes alması. Hareket eden aleme bedenin eşlik etme durumu.

Beden hareket ederken zihnin de ona uyum sağlar, düşünceler akar gider.

 

Bir şeylerin değişmesini istiyorsan düzenli / disiplinli vakit ayırman gerekir.

İş ve ev arasında sürekli belli aktiviteleri tekrar etmek ruhunu boğuyor.

Ruhun sıkışıyor, çırpınıyor dinle onu.

Ruhuna nefes aldır. Ruhunu dikkate al.

Sana emanet olarak verilen bedenini beslediğin gibi ruhunu da besle.

Ruh, beden ve zihin bir bütün olarak yola devam eder.

Birini bozarsan diğeri de bozulur.

 

Dünyaya geliş amacını hiç düşündün mü?

Seninle birlikte doğan, varlık sahnesinde birlikte yol aldığın esman ne olabilir?

 

Hayatının amacı ne olmalı?

Bu varlık aleminde şahit olmaya gelmişken, sahip olmaya harcadığın emek kaç yıl eder?

Hayat standartlarını yükseltmek için nelerden vazgeçebilirsin?

Bebeğinin büyüdüğünü izlemenin verdiği hazzı hangi statü karşılayabilir?

Çocuğundan kaç yıl uzak kalmak sana toplumsal bir sınıf atlatır?

 

Sürekli reklam bombardımanına tutuluyoruz.

Sokakta, evde, yolda, otobüste gereksiz bilgi kümeleri beynimizi meşgul ediyor.

Bizimle hiç ilgisi olmayan konularda bilgi ve dolayısıyla fikir sahibiyiz.

Her konudan biraz biliyoruz. Kendimizi bilgili saysak da bunun kimseye faydası olmuyor.

 

Kaygı ve hız çağının çocukları olarak “mış” gibi yaşamların arasına sıkıştırılmışız.

Konsantre olmak da zorluk çekiyoruz. 

Hep planlar yapıyor ama bir türlü hayata geçiremiyoruz.

Yarım kalmış işler yığınının altına eziliyor ruhlarımız.

Peki bizi bizden başka kim kurtarabilir?

 

Biraz olsun uzaklaşmak tüm bu düşüncelerden mümkün mü?

İçindeki çocuğu dinlemekle mümkün olabilir belki.

Çocuklar gibi bakmak hayata dünden/ yarından uzaklaşmak, bugüne varmak.

Gece parka giden çocuğunun mutluluğuna odaklanmak.

Belki de bu zamanın çocuğuna çocukluğunu yaşatmak lazım.

Şikayet etmekten vazgeçmek lazım, eldeki varlara odaklanmak lazım.

Ve tabi bunlarla ne yapabileceğine.

 

“İki günü eşit olan bizden değildir.” diyor ya Efendimiz.

 Peki buradaki ayrımı nasıl yapabiliriz?

Bu ilimle, doğru bilgiyle mümkün olabilir.

Anlayışın ve tefekkürün iki gün arasındaki farkı ortaya koyabilir ancak.

Olayları, durumları doğru okuyabilmek için zaman ayırman, ruhunu beslemeye niyetlenmen gerek.

 

 

 

“Hakiki imanı elde eden adam, kainata meydan okuyabilir!”

 Kendinde böyle hissetmemem imanındaki problemin göstergesi olabilir mi?

Eksikliklerinin kaynağı nedir? Neden teslim olamıyorsun düşündün mü?

Seni Yaratıcı'ya tam teslim olmaktan alıkoyan nedir?

 

Kendini uyuşturma, yok sayma, iç sesinin sana fısıldadıklarını ciddiye al.

Bak bakalım sana ne diyor;  beni hayatdar kıl, beni fark et, beni gerçekleştir…

 

Hadi bugün durma sakın evde, dışarı çık. Çünkü sokakta hayat var!

23aralik